‘Ekonomi’ Bölümü Arşivi

AFGANİSTAN TÜRKMENLERİNDE HALICILIK

February 19th, 2012 Tarihte ibadi Tarafından Ekonomi, Haberler, Kültür Bölümünde Yayınlanmıştır | Yorum Yok

                                       

 

 

 

 

محمدعاشور اشگراوغلی

Türkmenler, halı ve kilimi asırlardır dokuyarak gerek geçim kaynaklarını sağlamak gerekse de kullanmak için yapmışlardır. Halı ve kilimi çadırlarında, evlerinde, hatta binek hayvanlarında dahi kullanmak için dokumuşlardır. Tarih boyunca halı dokuma sanatı ile dünyada ün kazanmış ve ün almış bir millettir.

Türkmen halkı halı sanatını göçebe yaşantılarında, gerek yerleşik hayatlarında, yaşamış oldukları uzun savaş dönemlerinde, hicret yıllarında dahi halı sanatını bırakmamış daima dokumuşlardır. Geçim kaynaklarını çoğu yerlerde halıdan sağlamışlardır. Afganistan’da ve Pakistan’da yaşayan Afganistan Türkmenlerinin çoğu geçim kaynaklarını halıdan sağlamaktadırlar. Daima üreten bir millet olan Türkmenler, her zaman başları dik ve hiçbir zaman dilenmemişlerdir. Zamanımızda dahi Türkmenler, halısını, Horcun torbasını, Garçın torbasını, ayaklıkları, Aköy belbağlarını, her zaman dokuya gelmişlerdir. Halı ve kilim el dokuma sanatı Türkmenlerin yıllardır yapmış oldukları ecdat sanatıdır.

+

Türkmenlerin kurdukları devletler, imparatorluklar hatta han ve beğliklerin saraylarında hep Türkmenlerin kırmızı halısı kullanılmış o muhteşem yerleri Türkmen halıları süslemiştir. Şuanda bile Türkmen halıları başta ABD olmak üzere birçok Avrupa ülkelerinde kullanılmaktadır. Her Türkmen’in boylarına göre halı desenleri, çizgileri ve motifleri bulunmaktadır. Örneğin, Ersarı gölü, Teke gölü, Ahel gölü gibi her desenin ve çizgilerin adı ve ona ait boyları vardır. Afganistan Türkmenlerinde halının yeri; Afganistan devleti kurulduğundan buyana Türkmenlerin halısına her zaman muhtaç olmuştur. Çünkü Afganistan’da tahmini 3 milyonu geçen Türkmen milleti Afganistan devleti ekonomisinin temel taşı olmuşlardır. Türkmen el halıları Afganistan ekonomisinin % 40 gelir getirici ürünü olup, ayrıca ihracatta % 70 varan ilerleme kaydetmiştir. Gerek iç piyasada, gerekse de dış piyasada Afganistan’ın en hareketli Pazar ürünlerinden bir tanesi halıdır. Bugün Türkmen halıları başta ABD, Almanya, İsviçre, Fransa, Hollanda, İtalya, Danimarka, Türkiye, Rusya, Arabistan gibi dünyanın en sayılı ülkelerine ihraç edilmektedir.
 

 

 

 
Afganistan’da Türkmen halısı dokulan (yapılan) yerleri şu şekilde belirtmek mümkündür;

a) Şibirgan şehri başta olmak üzere  Hücüdükke, Mengecik, Garkın, Hamiyap, Akça, Mürdiyan, Hanaka gibi ilçelerinde ve bu ilçerelere bağlı köylerinde dokonmaktadır

b) Faryap İline bağlı Anthoy, Hançarbağ, Karamgol ilçelerinde ve bu ilçelere bağlı köylerinde.

c) Badıgis İline bağlı Marçak ilçesinde ve bu ilçeye bağlı Türkmen köylerinde.

d) Belh İline bağlı Devletabat, Kelder, Şortepe,  ilçelerinde ve bu ilçelere bağlı köylerinde.

e) Kunduz İline bağlı İmamsahip, Çardere, Deştiarçi, Akdepe ilçelerinde ve bu ilçelere bağlı köylerinde.

Günümüzde yapılan Türkmen halılarının isimleri aşağıdaki gibidir.

a) Bilcik

b) Kunduzi

c) Halmemedi

d) Çöprenk (Uşak)

e) Cengelarık

f) Kargahi

g) Hocaroşnayi

Türkmen el halılarının yapılışı; Koyunyününün kırkılması ve o yünlerin temizlenerek, seçilerek, yıkanarak ve temizlenen yünlerin taranması ile Türkmen hanımları İk ve Atanak (ip eğirme aleti) ile hazır olan yünleri eğirerek halı ipleri yaparlar. Eğirilen iplere Eriş adı verilir ve bu hazırlanan ipler halı yapımında kullanılan iplerdir ve boyanmaz. Koyunyününden yapılan diğer ipler, kökboyaları ile (Saman, Nar kabuğu ve çeşitli bozkırlarda yetişen Sazak ve diğer bitkilerin köklerinden kazanlara konularak ve kaynatılarak kök boya yapılır.) kazanlarda ipler boyanır ve halının yapımında kullanılacak olan çeşitli renklerde halı ipleri hazırlanır. Halı ipleri hazırlandıktan sonra özel olarak ağaçtan yapılmış olan halı tezgâhlarında belli ölçülerde metre kare ve ebatlarına göre ilk etap da Eriş (boyanmamış) ipleri tezgâhlara dizilir. Daha sonra yapılacak olan halı desenine göre renkli iplerle halı dokunmaya başlanılır. Türkmen halıları, hanımlar ve erkekler tarafından dokunur. El yemeği ve göz noriyle elde edilen bir sanattır.

 

Resmi Dolarizasyon ve Para kurulu

September 11th, 2011 Tarihte admin Tarafından Ekonomi Bölümünde Yayınlanmıştır | 1 Yorum

Resmi Dolarizasyon ülke kendi parasını bırakıp döviz kullanıyor bir ülke tamamen güvenilir olan başka bir ülkenin parasını kullanıyor başka hiç çaresi kalmamışsa yüksek enflasyon varsa bu kullanılabilir ama çok sakıncaları vardır.

Bu ülke bağımsız para politikası uygulayamaz bunun maliyeti ise ciddi şekilde yüksek olur. Sanyoraj geliri elde edemiyor bu geliri hangi ülkenin parasını kullanıyorsa o ülke elde ediyor.

Merkez Bankası son başvuru merci olması kurtarıcı kimliğini kaybetmesi anlamına geliyor.

Para kurulu Dolarizasyona çok benziyor ancak burada ülke kendi parasını kullanıyor ve yerli paranın gücü güçlü bir paraya bağlanıyor. Para uygulaması varsa yerliler istedikleri gibi güçlü para ile takas yapabiliyor. Para kurulu uygulamasında Merkez Bankasının ne kadar döviz rezervi varsa o kadar para basabiliyor yanı para arzı döviz rezervi tarafından belirleniyor , bu ülkenin tüm yükümlülükleri karşılayacak kadar döviz rezervi olması gerek ayrıca ülkenin hazine borçlandırma senedi bulundurması gerekiyor . Merkez Bankasının para arzı döviz rezervine bağlı bu sabit kur uygulamasını ortaya çıkarıyor bu kur sürdürebilir hale geliyor. Bu sistem Estonya ve Litvaniya gibi ülkelerde uygulanmıştır. Para kurulu uygulamasının sakıncaları:

Resmi Dorizasyonda olduğu gibi Merkez Bankası son başvuru merci olma özelliğini kaybediyor ve para arzını döviz rezervi kadar yapabiliyor.

Ülkenin parasının değeri rezerv paranın değerine bağlı oluyor.

Yoğun sermaye çıkışı olduğu dönemlerde döviz rezervi azalacağı için para arzı da azalacak ve faizler yükselecek .

Dış şoklara karşı bu ülke savunmasızdır para politikası yok

Bu uygulamaya son vermek çok zor ve bunun nedenleri

Ekonomiyi tahrip etmeden çıkmak zor

Döviz cinsinden yükümlülük artıyor

Para kurulu uygulamasının amacının saygın olan paranın saygınlığından faydalanmaktır faiz oranı parasını kullanıldığı ülkenin faiz oranına yakınsamasını sağlar.
Sonuç olarak para kurulu ve Resmi Dolarizasyon arasındaki temel fark Resmi Dolarizasyon uygulamasında bir ülke başka bir ülkenin parasını kullanıyor ama para kurulu uygulamasında ise ülke kendi parasını kullanıyor bu paranın değeri güçlü bir paraya bağlanıyor. Her iki uygulamanın da sakıncaları vardır. Her iki uygulamada Merkez Bankası son başvuru merci olma özelliğini kaybediyor Merkez Bankası bağımsız para politikasını uygulayamıyor. Resmi Dolarizasyon uygulamasında Merkez Bankası para basma özelliğini kaybediyor sanyoraj geliri elde edemiyor. Para kurulu uygulamasında ise Merkez Bankası para basıyor ama elinde bulunduğu rezerv kadar para basabiliyor. Para kurulu Estonya gibi ülkerde ve Resmi Dolarizasyon ise Bulgaristan gibi ülkelerde uygulanmıştır

Kaynakca
Parasal iktisat kuram ve politika Fatih Ozatay Efil yayinevi

Uluslararası Ticaret Teorisi

August 28th, 2011 Tarihte admin Tarafından Ekonomi Bölümünde Yayınlanmıştır | Yorum Yok

Ekonomide veya pozitif bilimlerin herhangi bir dalında “teori”nin ana amacı , ilgili bilim dalının kapsamına giren olayların nedenlerini açıklamak,yeni olaylar arasındaki “neden sonuç” ilişkilerini ortaya koymaktır. Bilimsel olmanın temel özelliği de budur. Bilimde neden sonuç ilişkilerinin keşfedebilmesi, aynı zamanda olayların önceden tahmin edilebilmesine, dolaysıyla da olayların denetim altına alınmasına olanak sağlar.

Buna göre , Uluslar arası Ticaret Teorisi’nin başlıca amacı da ülkelerarasındaki mal ve hizmet alım satımı nedenlerini açıklamaktır.bilim adamları teori geliştirme sürecinde incelemekte oldukları olayları onları çevreleyen ayrıntılardan soyutlarlar. Böylece olayların ana nedenlerini oluşturan ilişkileri ortaya koyabilme amacı güder. Dolaysıyla bu özellik bilimsel sürecin aynı zamanda bir soyutlama faaliyeti olması demektir.

 

Uluslar arası Ticaret Teorisi’nde de değinilen bu İlkerler doğrultusunda yapılan ve aşağıda daha ayrıntılı biçimde sıralanacak bir dizi varsayım vardır. Örneğin analizlerde iki ülke, iki mallı ve iki faktörlü modeller kullanılır; hükümet kesiminin var olmadığı, dolaysıyla gümrük tarifelerinin ve ticaret üzerinde öteki kısıtlamaların bulunmadığı, mal ve faktör piyasalarında tam rekabet koşullarının geçerli olduğu; uluslar arası taşıma giderlerinin bulunmadığı, vs. biçimdeki varsayımlarımdan hareket eder.

 

Bu varsayımların çoğu aşırı basit ve kısıtlayıcı bir niteliktedir. Ancak bu sınırlı varsayımlar altında ulaşılan sonuçların çoğunun, bunlar kaldırıldığında da geçerliliğini koruyacağı kabul edilir. Başka bir deyişle, modellerden elde edilen sonuçların gerçek dünyada olduğu gibi çok ülkeli, çok mallı ve çok faktörlü, aksak rekabete dayalı, taşıma giderlerinin, tarifelerinin ve öteki dş ticaret kısıtlamalarının yer aldığı bir modelde geçerliliği de büyük ölçüde kanıtlanmıştır. O bakımdan bilimsel çalışmalardaki soyutlama faaliyeti pratik açıdan da bir gereklilik durumundadır.

 

O halde özet olarak Uluslar arası Ticaret Teorisi’ne ilişkin analizleri, bazı aşırı basitleştirici varsayımlar altında ülkelin birbiriyle yapmakta oldukları ticaretin temelini, dış ticaret kazançlarını, dış ticaret birleşimlerini göreceli reel fiyat açıklamaya yönelik bir bilimsel faaliyet alanı olarak tanımlama olanağı vardır.  Uluslar arası Ticaret Teorisi şu 3 soruya cevap vermek durumundadır.

 

  • Ülkeler neden dış ticaret yaparlar, yani dış ticaretin kapalı ekonomiye göre ülkelere sağladığı yararlar nelerdir?
  • Bir ülke dış ticaretinin bileşimi nasıl açıklanabilir; başka bir değişle, bir ülkenin hangi malları ihraç hangilerini ithal edeceği neye göre belirlenir?
  • Bir ülkenin ihraç fiyatları oranı diğer bir değişle, dış ticarette göreceli fiyatlar, ya da dış ticaret hadleri nasıl oluşmaktadır?

Yakarıdaki sorularını cevapların Markantalizm, Adam SMİTH’in David RİCARDO, G. HABERLER,Heckscher OHLİN ve  Mac DOUGAL’in teorileri ile açıklamaya çalışacağız.

 

Merkantalizm (1500-1750)

 

    Merkantalizm; düşünce okulu değildir ancak yerli ekonominin nasıl işleyeceği ve uluslar arası ticaretin bu işleyeşte nasıl bir rolü olduğuna ilişkin bir dizi ilkeyle ortaklaşan düşünce biçimidir. Merkentalistlerin ekonomik sistemi;

  • Milli servet (kıymetli metal rezervi.
  • İktisadi faaliyet 0 toplamlı bir oyun; bir devletin iktisadi kazancı ötekinin zararınadır fikri kabul görüyor.
  • Devlet gücünün genişletilmesi iktisadi büyümenin motorudur.
  • Emek değer teorisini kullanıyor.
  • Pozitif ticaret dengesi tutturmak temel hedeflerden biridir.
  • Ekonomik faaliyetler kendi haline bırakılamaz, düzenlenmelidir.
  • Ekonomi tam istihdam dengesinden daha düşük bir seviyede işlediği için para arzındaki artış enflasyona yol açmaz ve toplam üretimi artırarak büyüme sağlar.

Devletin rolü külçecilik, ülkeden metal para çıkışı bireylere yasak ve devlet kontrolü astında devlet ticaret tekelleri oluşturarak para biriktirme amacını gerçekleştiriyor ve pozitif ticaret dengesini gerçekleştirecek tedbirler alıyor.

 

David HUME’nin Merkantalilizm eleştirisi; bir ülkenin ihracat fazlası vererek altın stoku oluşturması, kendi kendini yok edici bir mekanizmayı harekete geçirir ve sonuçta bu fazlalıklar ortadan kalkar. Fiyat astın mekanizması adı verilen bu mekanizma özetle şöyledir. Dış ticaret fazlası ülkeye astın girmesine neden olur. O dönemde kullanılan para astın olduğu için, ülkeye altın girişinin artması, piyasadaki para miktarının(arzının) bollaşması demektir. Artan para miktarı ise, onlara göre Miktar Teorisi adını verdikleri bir kuram uyarınca ekonomideki genel fiyat düzeyinin yükselmesine neden olur. Genel fiyat düzeyinin artması ise o ülkenin ihraç mallarını uluslar arası piyasalarda pahalılaştırarak ihracatının düşmesine neden olurken, yabancı malların yerli mallara göre ucuzlaması ithalatın artmasına yol açar. Bir ülkenin dış ticaret bilançosunda fazlalık oluşturması, dolaysıyla altın stoklarını büyütmesi, ancak geçici bir sonuçtur. Bir süre sonra yukarıda kısaca değindiğimiz astın- para akımı mekanizması harekete geçer ve bu fazlalıkların kendiliğinden ortadan kalkmasına kadar işleyişimi sürdürür.

Sonuç olarak merkantalistlerin genel düşünceleri dış ticareti 0 toplamlı bir oyun olarak görürler onlara göre astın stokunun büyümesi aynı zamanda ekonominin büyümesidir, para arz fazlası enflasyona yok açmaz ve toplam üretimi artırarak büyüme sağlanabilir.

 

Adam smith(1723-1790)

 

    Adam smith’in Ulusların Zenginliği adlı kitabindeki görüşler aynı zamanda klasik Libralızm’in ya da iktisat Ekolü’nun doğuşunu da yön vermiştir.aşağıda Smith’in uluslar arası Ticarete ilişkin açıklamaları “ Mutlak üstünlük teorisi “ başlığı altında somut biçimde inceleyecegiz. Fakat önce o’nun getirmiş olduğu Klasik Liberalizm’in dış ticaret yönünde özellikleri merkantalizm’le arasındaki farklılıklar arasındaki farklılıklar üzerinde durmakta fayda var. Smith’in Klazik Librelizm’in temelini oluşturan bazı görüşleri şunlardır.

 

  • Bireyler ekonomik çıkarlarına göre hareket ederler(Homo economicus) dur.
  • Devlet bireylerin girişim haklarını kısıtlamamalıdır.(laissez faire, laissez passer) bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler. Çünkü bireyler kendi çıkarının peşinde koşarken toplumsal çıkarı da sağlayacaktır.
  • Ekonomik hayatta bir görünmez el vardır. Bu görünmez el de fiyat mekanizmasıdır. Ekonomik hayatta düzen kendiliğinden sağlanır bu yüzden devletin ekonomiye müdahale etmesine gerek yoktur.

 

Adam smith’ten önce ekonomik hayatta geçerli olan düşünce Merkantalizm’e dayanıyordu. Smith Ulusların Zenginliği adlı kitabında serbest ticaretin yararların göstererek Merkantalist’lerin dış ticareti sınırlandırma konusundaki düşüncelerini  çürüttü. Smith’e göre dünya serveti sabit değildir. Dış ticaret, uluslar arası uzmanlaşma ve iş bölümü doğurarak dünya kaynaklarının verimliliğin artırarak dünya üretimi ve toplamsal refahın yükselmesine yol açar. Buna göre karşılıklı ticaret yapan iki ülke uzmanlaşma ve serbest uluslar arası değişim sonucunda daha yüksek üretim ve tüketim düzeylerine ulaşarak yaşam standartlarını birlikte artırırlar. Amith’e göre Merkantalız’in uluslar arası ticarette bir tarafın kazanması ve diğer tarafın kaybetmesi şeklinde görüşü yanlıştır. Uluslar arası ticaretten her iki taraf da kazançlı çıkar.

 

Adam Smith’in Uluslar arası Ticaret Teorisi

 

Smith’in uluslar arası Ticaret Teorisine başlamadan önce bu analizde yer alan bazı varsayımları söz etmek lazım.

  • İki ülke ve iki mallı analiz modeli: Dünyada iki ülke vardır ( birisi ele alınan ülke diğeri ise onun dışında kalan tüm ülkeler) bu ülkeler ayni iki malı üretirler. Ayrıca her maldan üretilern birimler homojandır.
  • Uluslar arası ticarette para kullanılmaz, dış mübadeleler malın malla değişimi biçiminde Gerçekleşir. Dolaysıyla fiyat, maliyet gibi kavaramlar parasal değil reel kavramdır.
  • Mal veya faktörlere ait olsun tüm piyasalarda tam rekabet koşulu vardır.
  • Bu modelde hükümet kesimine yer verilmez. Dolaysıyla modelde gümrük tarifesi, kotalar ve dış ticaret üzerindeki diğer kısıtlar bulunmaz.
  • Modelde taşıma giderlerinin de 0 olduğu varsayılar.
  • Ekonomi tam istihdam durumundadır yani kaynaklar tam olarak kullanıldığı varsayılır.
  • Bu model Emek-Değer Teorisine(labor theory of value) dayanır buna göre malın maliyeti onun üretimi için harcanan emeğe dayanır. Emek homojen bir  üretim faktörüdür.

 

Smith serbest ticaret ve uluslararası uzmanlaşmanın yararlarını Mutlak üstünlük teorisi ( Therory of absulute advantage) ile açıklıyor bir ülke karşı ülkeye göre hangi malları daha düşük maliyetle üretiyorsa o malda uzmanlaşmalı ve bunları ihraç ederek pahalıya üretebildikleri malları diğer ülkelerden ithal etmeli örnek :

 

  • İki ülke var ABD ve İngiltere
  • Her ikisinde de homojen emek var.
  • İki mal üretiliyor yiyecek ve Giysi

 

ABD                 İngiltere

 

Yiyecek                      2                          1

Giysi                           4                          6

 

2>1 Amerika yiyecek üretiminde İngiltere’ye göre daha verimlidir

6>4 İngiltere giysi üretiminde ABD’ye göre daha verimlidir.

Yani ABD’nin yiyecek üretiminde mutlak üstünlüğü vardır. İngiltere’nin ise giysi üretiminde mutlak üstünlüğü vardır.

 

Ticaret yokken ABD’de 1 birim yiyecek 2 birim giysiyle değiştirilir. İngiltere’de 1 birim yiyecek 6 birim giysiyle değiştirilir.

Ticaret durumunda  ABD 2  Y ihraç 6 G alsın ABD 2 Y üretmeseydi 4 G alacaktı ama ticarette 6 G aldı yani 2 birim fazla G aldı. İngiltere 6 G üretmeseydi 1 Y alacaktı ama ticaretten sonra 2 Y aldı yani 1 birim fazla Y aldı. Bu durumda ABD yiyecekte, İngiltere ise giyside uzmanlaşması gerekiyor.

 

ABD’de nispi fiyatlar                                                  İngiltere’de nispi fiyatlar

 

Yiyeceğin giysi cinsinden fiyatı                                   Yiyeceğin giysi cinsinden fiyatı

1 birim yiyecek = 2 birim Giysi               <                  1 birim yiyecek = 6 birim Giysi

 

Giysinin Yiyecek cinsinde fiyatı                                  Giysinin Yiyecek cinsinde fiyatı

1 birim Giysi = ½  Yiyecek                      >                 1 birim Giysi = 1/6 birim Yiyecek

 

bu modele göre birim emek başına üretim miktarlarının farklı olması tarafların karlı dış ticaret yapabilmeleri için temel koşuldur. Buna göre yukarda verilen örnek açısından ABD İngiltere’ye yiyecek ihraç edip bu ülkeden Giysi ithal etmelidir, İngiltere de için tam tersi.

Böylece bir uluslar arası üretim ve ticaret modeli,iki ülkenin de toplamsal refahını artırmasına neden olacaktır.

 

David Ricardo

 

Adam smith’ten yaklaşık kırk yıl sonra David Ricordo Mutlak üstünlükler teorisi’ne ilişkin analizleri daha da geliştirerek Karşılaştırmalı üstünlükler Teroisi’ni ( Theory of  Comparative Advantage) ortaya atıyor. Bu teori o kadar gülcü ki bu gün biler Uluslararası Ticaretin temelini oluşturuyor. Ricardo’ya göre uluslararası Ticareti Mutlak üstünlüklere dayandırmaya gerek yok. Böyle bir yaklaşım teorinin kapsamını daraltır. Çünkü mutlak üstünlükler Karşılaştırmalı üstünlüklerin özel bir durumu gibidir. Karşılaştırmalı üstünlükler gerçekleştiğinde durumlarda Mutlak üstünlükler de vardır, ama bunun tersi geçerli değildir; yani karşılaştırmalı üstünlükler gerçekleştiği durumlarda mutlak üstünlükler bulunmayabilir.

Ricardo’ya göre uluslararası ticarette ülkenin bazı malları diğer ülkeden daha ucuza üretiyor olması, yani bu mallarda mutlak üstünlük sahibi olması değil. Tersine önemli olan üretimde uluslararası üstünlükler derecesidir. Bir ülke diğeriyle karşılaştırıldığında, hangi malların üretiminde daha yüksek bir üstünlüğe sahipse o mallarda uzmanlaşmalıdır. Eğer bir ülke bütün malların üretiminde diğerinden daha üstün durumdaysa Mutlak Üstünlükler Teorisine göre ticaret yapmaya gerek yok, ama Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorsi’ne göre önemli olan üstünlüklerin derecesidir hangi malda daha üstünse o malda uzmanlaşmalı.

 

Örnek :

 

ABD                İngiltere

 

(W) Buğday (çuval/saat)                 6                         1

 

(C) Kumaş (metre / saat)                 4                         2

 

6>1, 4>2  ABD her iki malda da  mutlak üstünlüğe sahip ama 6/1=6   > 4/2= 2  buğday üretimindeki üstünlüğü daha fazladır.

ABD ne zaman ticaret yapmaz: 6W = 4C  olduğunda ticaret yapmaz. Ticarete başlaması için 6W’yi 4C’den daha büyük miktarda değiştirmesini bekler.

 

İngiltere ne zaman ticaret yapmaz: 2C =  1W  olduğunda ticaret başlaması için 2C’yi 1W’den daha büyük bir miktarda değiştirmesini bekler.

 

Varsayalım dış ticaret haddi 6W =  6C olsun.

 

ABD’nin ticaretten kazancı 6W’yi  6C ile değiştirebiliyor. Eğer kendisi üretseydi 4C üretecekti, 6C – 4C = 2C . yani 2C kazancı var.

İngiltere’nin ticaretten kazancı ise 6W – 3W = 3W ,yani 3W kazancı vardır.

Herkes için karlı ticaret aralığı: 4C< 6W < 12C ikisi arasındaki fark 12C – 4C = 8C yani ticaretten toplan kazanç 8C dir.

 

Karşılaştırmalı üstünlüğün istisna  durumu:

 

ABD                     İngiltere

 

(w) buğday             6                             3

 

( C) Kumaş             4                             2

 

Bir ülkenin diğeriyle karşılaştığında iki maldaki üstünlüğü de eşitse karlı bir ticaret olanağı yoktur.

 

Sonuç olarak  Ricardo’nun karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi’nde önemli olan mutlak üstünlük değil. Bir ülkenin hangi mallar üretiminde diğer ülkelere üstünlük derecesi yüksekse o mallarda ozmanlaşmalıdır.

 

Ricardo Modeli’nin Eksiklikleri

 

Rcardo’nun Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi ortaya atıldıktan yaklaşık iki asır geçti bu güne kadar geçerliğini koruyor. Ancak geçen zaman içinde teorinin özü ile ilgili bulunmayan bazı varsayımlarda değişme ve gelişmeler olmuştur.

 

  • Ricardo modeli Emek Değer Teorsi’ne dayanır. Modelde maliyeti oluşturan tek etken olarak emek kabul edilmiştir. Oysa sermaye, doğal kaynaklar ve girişimcilik faktörlerinin maliyetin dışında bırakılması, gerçekte kıt kaynakların etkin kullanımını engelleyecek çok önemli nedendir. Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi’nin geçerli olabilmesi için Emek değer teorisi  zorunlu değildir. Teori örneğin fırsat maliyetleri ile de açıklanabilirdi. Bundan başka Ricardo emeği homojen bir üretim faktörü olarak görür. Gerçek hayatta işçinin eğitim düzeyine ve kazandığı deneyimlere göre çok farklı bilgi ve becerilere sahip emek türleri ortaya çıkar. Tüm bu farklılıklar Ricardo modelinde göz önünde bulundurulmamış.
  • Ricardo’ya göre işgücü ğlke içinde tam hareketli ülkeler arasında ise tam hareketsizdir. Oysa gerçek hayatta ne işçilerin ülke içi hareketliliği tam ne de ülkelerarası hareketliliği sıfırdır.
  • Ricardo modeli sabit maliyetler ve tam uzmanlaşmaya dayanır. Modelde sadece sabit maliyetler durumu gözönüne  alınmıştır. Bunun sonucu ise üretimde tam uzmanlaşmaya gidilmesi yani kaynakların yalnızca ihraç mallarının üretiminde kullanılması, ithal edilen malın ise sıfıra düşürülmesidir. Ancak geçek hayatta ülkelerin ihraç malları ile birlikte bir miktarda ithalata rakip mal ürettiğini görüyoruz. Eğer Ricardo modelinin tersine, üretimde artan maliyet koşulları kabul edilecek olursa üretimde eksik uzmanlaşma durumu ortaya çıkar. Böylece ülke ihraç malının yanında bir miktar da ithalata rakip mal üretir ve sözü edilen çelişki de ortadan kalkar.

 

Heckscher Ohlin

 

Ohline göre bir ülkenin bol faktörünü yoğun olarak kullanan malın üretiminde göreli üstünlüğe sahiptir. Ohlin modelinde temel varsayımlar.

 

  • İki ülke, iki mal, iki üretim faktörü
  • Teknoloji her iki ülkede de aynı
  • Ölçeğe göre sabit getiri var;
  • Üretim faktörleri her iki ülkede de aynı ;eğer faktör fiyatları her iki ülkede de aynı ise, İngiliz üreticiler 1 birim kumaş üretmek için ABD’li üreticilerle aynı miktarda emek ve sermaye kullanacaklar. Aynısı çelik için de geçerlidir.
  • Güçlü faktör yoğunluğu var, mallardan birinin değerine göre her zaman bir faktörü daha yoğun olarak kullanması durumu. Yani aynı faktör fiyat seviyelerinde kumaş üretmek için sermaye başına daha fazla emek gerekmektedir.
  • Eksik uzmanlaşma ; hiçbir ülke sadece tek bir malın üretimimde uzmanlaşmamıştır.
  • Tam rekabet ; hem faktör hem de mal piyasalarında tam rekabet var monopolcü, oligopolcü piyasa biçimleri yok, ücret ve fiyat katılıkları yok. Bütün satıcılar ve alıcılar piyasalarda  oluşan  Oluşan fiyatı alıyorlar, yani hiçbiri fiyatı etkileyebilecek kadar büyük değiller. Bütün aktörler piyasanın her yerinde oluşan piyatan haberdarlar , her yerde aynı fiyat geçerli
  • Faktör hareketliliği; üretim faktörleri her ülke içinde tam hareketli, fakat ülkeler arası serbest faktör hareketi yok, yani aynı ülke içinde sektörler arasında ücret ve sermaye getirisi farkı yok fakat ülkeler arasında farklı ücret ve kar var.
  • Beğeni benzerlikleri; her iki ülke yurttaşlarının benzer beğenileri var- yani her iki ülkede benzer gelirler ve mal fiyatları oluşsa, her iki ülke yurttaşları da yaklaşık olarak aynı mal sepetini tüketmek isteyecekler , burada şöyle bir varsayım yapılıyor her iki ülkedeki eş faya eğrisi haritası aynı.
  • Serbest Ticaret; dünyada serbest ticaret kuralları geçerli kota, tarife gümrük vergisi yok.
  • Ulaşım maliyetleri; ulaşım maliyetleri sıfır mal ticareti her yerde mal fiyatlarına eşittir.

 

Buna göre bir ülke hangi mallar üretimine yoğun faktöre sahipse o mallarda uzmanlaşsın. Örnek :

 

 Emek                     Sermaye

 

 Kumaş                         6                              2

 

Çelik                            8                              4

 

1 metre kumaş üretmek için 6 birim emek + 2 birim sermaye = 6/2= 3

1 ton çelik üretmek için 8 birim emek + 4 birim sermeye = 8/4 = 2

buna göre kumaş emek yoğun mal çelik ise sermeye yoğun mal.

 

Ohline göre eğer bir ülkede emek bol olarak bulunuyorsa emek yoğun malda uzmanlaşsın. Eğer bir ülkede sermaye bol olarak bulunuyorsa sermaye yoğun malda uzmanlaşsın.

 

Sonuç

 

Uluslar arası Ticaret Teorisi’nin başlıca amacı da ülkelerarasındaki mal ve hizmet alım satımı nedenlerini açıklamaktır.bilim adamları teori geliştirme sürecinde incelemekte oldukları olayları onları çevreleyen ayrıntılardan soyutlarlar. Böylece olayların ana nedenlerini oluşturan ilişkileri ortaya koyabilme amacı güder.

 

Merkantalistler’e göre Ticaret sıfır toplumlu bir oyundur,Milli servet (kıymetli metal rezervi.Devlet gücünün genişletilmesi iktisadi büyümenin motorudur.Emek değer teorisini kullanıyor.Pozitif ticaret dengesi tutturmak temel hedeflerden biridir.Ekonomik faaliyetler kendi haline bırakılamaz, düzenlenmelidir. Merkantalistlerden sonra Adam Smith yeni düşünce ortaya atıyor Adam Smith’e göre Ticaret sıfır toplumlu bir oyun değildir Ticaret her iki ülke için de kazanç eder (Mutlak üstünlüklerden bahseder) bir ülke hangi malın üretiminde mutlak üstünlüğe sahipse o malın üretiminde uzmanlaşsın. Adam Smith’e karşı David Ricardo (karşılaşmalı üstünlükler teorisini)  geliştirir. Ricardo’ya göre uluslararası Ticareti Mutlak üstünlüklere dayandırmaya gerek yok. Böyle bir yaklaşım teorinin kapsamını daraltır. Çünkü mutlak üstünlükler Karşılaştırmalı üstünlüklerin özel bir durumu gibidir. Karşılaştırmalı üstünlükler gerçekleştiğinde durumlarda Mutlak üstünlükler de vardır, ama bunun tersi geçerli değildir; yani karşılaştırmalı üstünlükler gerçekleştiği durumlarda mutlak üstünlükler bulunmayabilir.

Ricardo’ya göre uluslararası ticarette ülkenin bası malları diğer ülkeden daha ucuza üretiyor olması, yani bu mallarda mutlak üstünlük sahibi olması değil. Tersine önemli olan üretimde uluslararası üstünlükler derecesidir. Bir ülke diğeriyle karşılaştırıldığında, hangi malların üretiminde daha yüksek bir üstünlüğe sahipse o mallarda uzmanlaşmalıdır. günümüzde  Ricardo’nun (karşılaştırmalı üstünlükler) Teorisi’ne bazı eleştiriler. Birincisi modern Ekonomilerde sermayenin hareketliliği söz konusu Ricardo’nun teorisinde sermaye hareketsizdir dolaysıyla söz konusu kuram modern kapitalizmiyle uyuşmuyor. ikinci olarak Ricardo Uluslararası Ticaretten her iki tarafın da kazançlı çıkacağını söylüyor oysa  sistem engelsiz uygulansa bile uluslararası eşitsiz güç ilişkileri nedeniyle uluslararası ticaret ve uzmanlaşma bazılarının kazanmasına bazılarının kaybetmesine yol açar. üçüncü Ricardo iki farklı emek zamanını basitçe karşılaştırıyor ancak iki farklı nicelikteki emek zamanını basitçe karşılaştıramayız. Ancak belli bir malın üretilmesi için gerekli emek miktarını, başka bir malın üretilmesi için gerekli emek miktarını ile karşılaştırabilirsiniz Ricardo kuramı türdeş olmayan iki malın niceliksel olarak olanaksız karşılaştırmasına dayanıyor. Dördüncü ve önemlisi Ricardo kuramı kapitalist bir sistemde  ülkelerin emek tasarruf ede bilecekleri sektörlerde uzmanlaştıkları varsayılıyor. Ancak kapitalist üretim kar için üretimdir ve bir ülke kendi kapitalistlerinin en yüksek kar oranını gerçekleştirdiği sektörlerde uzmanlaşır. Ricardo’dan sonra  Ohline göre bir ülkenin bol faktörünü yoğun olarak kullanan malın üretiminde göreli üstünlüğe sahiptir. bir ülkede emek bolsa emek yoğun malda uzmanlaşsın bir ülkede sermaye bolsa sermaye yoğun malda uzmanlaşsın. Dolaysıyla ticaret Merkantalistlerle başlıyor günümüze kadar devam etmektedir

 

 

Hırlayan: Mohammad Musa ABDAL

                Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü

 

Kaynakçalar:

 

Guglielmo Carchedi  2008 Başka Bir Avrupa İçin . İstanbul  Yardam kitap 77

Halil Seyidoğlu Şubat 2009  Uluslararası İktisat  İstanbul Güzem Yayıncılık

Kent ve Siayset

August 28th, 2011 Tarihte admin Tarafından Ekonomi Bölümünde Yayınlanmıştır | Yorum Yok

Günümüz dünyasında kentler , siyasette çok önemli bir rol oynamakta dır. Kentleşmekle başlayan bu hareket insanların kasabalardan ve köylerden göçüp gelmesile başlıyor. İnsanlar için şehir hayatı daha kolar ve avantajlı olarak düşündükleri için yığın yığın göçler geliyor şehirlere. Bunların sayıları git gide arttıkça nüfusları da artıyor ve bu insanlar siyaset alanında da rol almaya başlıyor , dış ülkelerle her alanda ilişkiler kuruyor mesela; ticaret ilişkileri , politika ilişkileri vesayır…
Böylece şehirler büyüyor ve metropol haline gelerek  siayset yavaş yava kozmopolitik siyaste dönüşüyor çünkü her ulustan geldikleri için çok uluslu bir kent oluşuyor ve global bir kente dönüşüyor. Bu çağda dünyanın farklı ülkelerinde bu tür kentleri görmemiz mümkün mesela Türkiye’den metropol bir şehir olarak İstanbul’u gösterebiliriz, burada Türkiye ve dünyanın her yerinden insanlar geliyor gerek gezmeye gerek araştırmaya  ve gerekse çalışmaya. Bunun gibi şehirler dünyada da aynı durumlara sahip mesela: New york, Paris, Londora ,   Sao palo, Berlin, Tokyo vb. Bu şehirler dünyanın siyasetini ve ekonomik durumlarını çok etkiliyor. Dünyanın siyasi olarak goloballeşmesinde bu tür şehirler çok önemlidir, çünkü globalleşmede teknolojilerin çok sayıda katkısı olduğunu göz arda edemeyiz. Dolaysıyle şehirler teknolojilerin gelişmesi için kullanılan fabrika, elektrik, sanay ve bunun gibi başka her türlü olanaklara sahiptir. Bunları yaratmak ve düzenlemek için de insanların bilime ihtiyaç duyacaklardır, bu yüzden şehir eğitimi değer köy ve kasabalara göre dah iyi olduğunu söyleyebiliriz . şehir hayatı günümüz şartlarında daha avantajlı ve daha insanların kolay yaşamaları için güzel fırsatlar sunmaktadır. Politikacılar, İş adamları , işçiler , öğrenciler ve  öğretim üyeleri de şehirlerde daha çok olanaklara sahiptirler.
Kentlerin siyasette ki olan rolünden biri de kentte yaşayan nüfus sayısıdır, çünkü siayset adamları kentlerden oy alabilmek için elinden gelen her türlü fırsatı ve kolaylıkları kendi vatandaşlarına sunmaya çalışıyorlar, aynı şekilde bu bir rekabet şekline dönüşüyor siaysetçiler arasında, dolaysıyle gelişmeler fazla oluyor. Ama bu tür faaliyet ve aktiviteleri köyler ve kasabalarda fazla olmuyor hatta yeterli yapmiyorlar diyebiliriz çünkü oradan alacak oyunun çok fazla oranı ile şehirlerden ve kentlerden alabiliyorlar. O yüzden de bunu bir çıkar karşılığında bişey yapıldığını nitlendirdiğimiz zaman köylerle uğraşmaktansa kentlerle uğraşmak daha avantajlı oluyor siyasettçiler için.
Yukarıda bahsettiğim gibi global bir dünyada yaşamak ve yaşamyı sürdürebilmek için bilim, bilgi, teknoloji ve yeteneklere sahip olmamız ve çok uğraşarak çaba harcamaız gerekiyor. Bunları anlamak ve gerçek hayata yansıtabilmek için kentlerin oluşması ve insanların hayat şartlarını iyi bir şekilde kavrayabilmeleri gerekiyor. Bu dönemde gerek siyaset gerekse ticaret yani hepsinde herkes çıkar peşinde, o yüzden bizde bir mülüman toplum olarak herşeyi kavramamız ve herşeyden haberdar olmamız gerekiyor. Biz bir müslüman camiyesi olarak başkaları tarafından değil kendi kurallarımız ve din üslubuna göre yötilmemiz gerekmektedir. Bizde toplumda güzel ve geniş kentler oluşturarak siyasette ve her alanda kendimizi göstererek dünyaca söz hakkına sahip olmamız gerekiyor.
Saygılarımla …

Abdul Qahar NOOR
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler