Y. Kor, 05.12.2013, Türkmen Düşünürü Mahtumkulu’nun Dönemi
Büyük Türkmen şair ve düşünürü Mahtumkulu Feragi 1733’de doĝmuş ve1790’da ölmüştür. Ancak son zamanlarda Türkmenistan Cumhuriyeti‘nde ve Iran‘da Türkmen araştırmacılar tarafindan bulunan yeni belgeler onun doğum yılını 1724, ölüm tarihini de 1797 olarak göstermektedir. Doğum ve ölüm tarihleri tartışmalı olsa da, bu büyük şairin 18.yüzyılda karmaşık bir dönemde yaşamış bir aydın olduğu gerçeği inkar edilemez.
Bilindiği gibi Mahtumkulu büyük ölçüde 1700 yılında doğan ve 1760’ta vefat eden babası Devletmemmet Azadi’nin etkisinde kalmıştır. Mahtumkulu’nun eğitimi üzerinde derin izler bırakan babası, yazdığı „Va’z-ı Azad“ adlı kitabında ilk kez olarak, Türkmen-lerin özgür bir Devlet kurması gerektiğiyle ilgili düşüncesini ileri sürmüştür. Burada, Mahtumkulu’nun siyasal, toplumsal düşüncelerinin de büyük ölçüde Azadi’nin etkisi altında olduğunu belirtmek gerekir. Bunu Mahtumkulu’nun, babasının öğrencisi olduğunu vurgulamasından anlıyoruz:Du‘a kılsam cebr u cefa ekserdir ılm öwreden ustad kıblam pederdir
Mahtumkulu, İran Türkmenistanı’nda doğup yaşadığı için, yaşadığı dönem de İran tarihi ile yakından ilgilidir. 16. yüzyılda İran’da Safevi devleti kurulmuştur. Bu devlet şi’î mezhebini devletin resmi dini i’lan etmiştir. Safeviler 220 yıl boyunca İran nüfusunun büyük bir bölümünü kılıç gücü ile şi’îleştirmeyi başarmışlardır. Safevilerin, Afganlar tarafindan 1722’de yıkılışından sonra İran’da bir iktidar boşluğu ortaya çıkmıştır. Bu boş-luk sonraları Horasan’da, iktidarı ele geçiren Nadir Şah Avşar tarafindan doldurulmuştur.
Safevilerden miras kalan şi’î-sünni çatışmasına son vermeyi Türkmen ve diğer sünnilere vaadeden Nadir Şah ömrünün sonuna dek bu yolda çalışmıştır. Bu dönemde Safeviler’den kaçıp Kara Kum çölünün kuzeyinde kendilerine sığınacak yer bulmuş olan Türkmenler de yurtlarına geri dönmüşlerdir. Bu dönüş ise İran Türkmenistanı’nın nüfus sayısının artmasında önemli rol oynamaya zemin hazırlamış, Türkmenistan’ın içinde de kimi değişikliklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Örneğin, Türkmenlerin Gökleng boyu (Mahtumkulu’nun mensup olduğu boy) bugünkü Günbed-i Kavus (eski adı Gürgen) şeherinin doğusuna göç etmişler, böylece Gökleng boyu Horasan bölgesinin sınırlarına yakın bir bölgeye yerleşmişlerdir. Bugün, Mahtumukulu ile babasının mezarları da bu bölgede, Aktokay‘da bulunmaktadır.
Safevilerin çöküşüyle birlikte İran’da üç önemli güç ortaya çıkmıştır. Mekez ile Güney Afganistanlılar‘ın, Gürgen, Astarabad ve Mazenderan bölgeleri de Yomut Türkmenleri ile Kaçar Türklerinin eline geçmiş, Gökleng, Yemreli ve Alili Türkmenleri ile Avşar Türkleri de Horasan’a hakim olmuşlardır. Nadir Avşar, Türkmenler‘in yardmı ile 1729‘da, Afganları, Safevilerin başkenti Isfahan’da yendikten sonra, tüm İran’ı hükmü altına almıştır. Nadir Şah bu önemli zaferden sonra, Azerbaycan‘ın Muğan çölünde büyük bir kurultay düzenlemiştir.1736 yılının Ocak ayında başlayan bu kurultayda, İran’ın çeşitli bölgelerinden yüz binden çok insan toplanmıştır. Bu toplantıya katılanların arasında, ayrıca Fransa, Vatikan, Rusya ve Osmanlı devletlerinin temsilcileri ile, Yahudi, Hrıstıyan ve Müslüman din bilginlerinin temsilcileri de katılmışlardır.
İran’ın çeşitli bölgelerinden kurultaya katılan temsilciler, Nadir’in şah olmasını ısrarla istemişlerdir. Nadir ise onlara bu ülkenin başlıca sorununun din ve mezhepten, daha doğrusu şi’î ve sünni kavgasından kaynaklandığını söyleyerek, temsilcilerin isteklerini geri çevirmiştir. Birkaç gün süren gergin tartışmalardan sonra, şartları, temsilciler tarafindan kabul edilen Nadir, İran‘ın şahı olmayı kabul ettiğini ilan etmiştir. 17 Şubat 1736‘da, kurultaya katılan tüm temsilciler tarafından bir anlaşma imzalanmıştır. Böylece, “mezhepsel reform” sayılan bir anlaşma sonuçlanmıştır. Bu olaydan sonra 9 mart 1736‘da Nadir Şah taç giymiştir. Nadir Şah, şi’î-sünni kavgasına son vermek konusunda, özellikle Türkmenlere söz vermiştir. Bu reformu gerçekleştirmek için, önce Osmanlı imparatorluğu ile ilişkiye girmiştir.
Nadir Şah’ın 1747 yılında bir suikast sonucu öldürülmesiyle “mezhepsel reform” gerçekleşmese de, gösterilen çaba Türkmenler için büyük bir kazanç ve zafer olarak onların ulusal bilinç ve özgüvenlerini kat kat artırmıştır. Başka bir deyişle, bu tarih (1736), Türkmen halkının tarihî bir olayda önemli bir rolü üstenmesinin bir kanıtı olmuştur. Mahtumkulu ile babası Azadi de böyle bir tarihsel, toplumsal ve siyasal ortamın ortaya çıkardığı önemli şahsiyetlerdir. Bu tarihî olayda Türkmen ulusal bilncinin oluşması sonucunda, geniş çapta bir ulusal uyanışa olanak sağlanmıştır. Bu uyanışın en belirgin örneği Azadi’nin Va’z-ı Azad adlı yapıtında dikkati çekmektedir. Daha önce belirtildiği gibi Azadi’nin bu yapıtı oğlu Mahtumkulu için önemli bir kılavuz olmuştur.
Mahtumkulu’ya gelince, bütün şiirlerinde şi’îlerin birinci imamının yüce kişiliği derin bir saygıyla betimlenmektedir. Ayrıca, şairin divanında bir kez bile mezhepsel ayrımlara yer verilmemiştir; şi’î-sünni kavramları yerine de sürekli müslüman kavramı kullanılmaktadır. Bu da Mahtumkulu’nun Nadir Şah’ın projesini desteklemesinin açık bir göstergesidir.
Nadir Şah’ın öldürülmesinden 3 yıl sonra, Türkmenistan’da olduğu gibi, İran’da ve Afganistan’da da yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönemde, Mahtumkulu 16-17 yaşındayken, İran’da yeniden üç rakip güç ortaya çıkmıştır: Azerbaycan, Merkezi İran ve güney bölgeleri, üçüncüsü de Astarabad Kaçarları ile Yomut Türkmenlerinin egemen oldukları bölgelerdir. Bu arada, Gökleng Boyu (Mahtumkulu’nun boyu), Afganistan‘ı Iran’dan ayıran Ahmet Şah Dürrani ile bir birlik kurmaya çalışmıştır. Mahtumkulu bu birliği kolaylaştırmak için Ahmet Şah için “Arş-ı A‘lâya” adlı şiirini yazmıştır. Ahmet Şah Dürrani, Sebzevar şehri yakınında Yomut-Kaçar birliğine yenilip Afganistan’a çekilmek zorunda kalmıştır. Bu durum Mahtumkulu’yu hayal kırıklığına uğratmıştır. Mahtumkulu’nun bu dönem Afganistan’a gidip geri gelmeyen kardeşi Abdullah ve savaşta ölen Çavdır Han için yazdığı ağıtı andıran şiirleri bugün şu adlarla bilinir: “Bular Gelmedi”, “Abdullah” ve „Çavdır Han Üçin“. Bu şiirler şairin ruhsal durumunu etkileyici bir biçimde tasvir etmektedir. Ilginç olan Mahtumkulu’nun da iki kardeşi gibi Ahmet Şah ordusuna katılmak istemiş olmasıdır. Babası şairin bu isteğine karşı çıkmış ve onun Afganistan’a kardeşlerinin peşinden gitmesine izin vermemiştir. Bu konu Mahtumkulu’nun “Oğlum- Azadim” adlı şiirinde işlenmistir.
Bu olaylardan sonra Mahtumkulu, türkmenler‘in birleşmesi için yılmadan çalışmaya başlamıştır. Şairin çabaları “Öni Ardı Bilinmez”, „Gökleng” gibi şiirlerinde yansımıştır.
Mahtumkulu’nun, Türkmenler’in birleşmesiyle ilgili çabaları ve arzusu sonuçsuz kalınca, onun yaşamında köklü bir degişme olmuştur. Bu değişme şairin bazı şiirlerinin içeriğinde sezilmektedir. Şairin, hayatının bu döneminde dînî, ahlâkî ve tasavvufî şiirler yazmaya önem verdiği dikkati çekiyor. Mahtumkulu bu tür şiirlerinde daha çok Türkmen halkının dînî yönden maneviyatını yükseltmeyi amaçlamıştır.
Bu yazıda Mahtumkulu’nun çağından ileri bir düşünür olduğunu, yaşamının çeşitli dönemlerinde kendi halkını, toplumunu ve yurdunu düşünerek şiirler yazan bir şair ve düşünür olarak babasının yolunu izlemiş ve özgür bir Türkmen Devletinin kurulması uğrunda tüm gücüyle çaba göstermiş olduğunu yansıtmaya çalıştık.%
Kaynaklar: 1-TSSR-nin Tarihi, Aşkabat, Ilım 1959. 2- Mahtumkulu‘nun Divani“, Aşkabat, Ilım 1986.
3- Abdulgafur ahund Ahengeri, „Türkmenler tarihi“ , Gonbad Kavus 1381şemsi / 2002.
4-„İran‘ın 18.Yüzyıla Kadar Tarihi“, Kerim Keşaverz tercümesi, Tahran Universitesi, 1346 Şemsî
5- Annadurdu Onsori,“ Mahtumkulu‘nun Hayatı ve Dönemi“ (makale), 2013.